Aile Bakanı Derya Yanık’tan HKG Açıklaması: “Bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın mahremiyetini ve güvenliğini sağlamak”
MANSUR ÇELİK
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Hiranur Vakfı Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındayken ‘imam nikahlı nikahlı’ kızı HKG davasında bakanlığının gerekli tüm sorumlulukları yerine getirdiğini söyledi. Burns, “Bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın mahremiyetini ve güvenliğini sağlamak. Hatta bize sorduklarında ‘Böyle biri yok’ demek gibi bir yükümlülüğümüz var. Anlatmak şöyle dursun, aslında böyle bir yetkim yok. Aksine yasaklandığım bir davranış biçimi. Dava açılıncaya kadar saklanmak, savunmak ve can güvenliğini sağlamak zorundayım” dedi. Kadına yönelik şiddetle ilgili yanıklar; “Belki uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan kaynaklı bir kanaatimiz var ama daha çok toplumsal yansımalardan. O yüzden çok kolay bir şey söyleyeyim alkol mesela. Kadına yönelik şiddetin sebepleri arasında yüzde 70,75 alkolizm var. Alkolle ilgili bir tartışma açmamız mümkün değil. “Direkt bir yaşam tarzı engeliyle karşılaşacaksınız. Çok net söylüyorum, bakın çok samimi söylüyorum” dedi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, bugün Ankara 75. Yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle bir araya gelerek bakanlık faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Görüşmede soruları da yanıtlayan Bakan Yanık, şunları söyledi:
“CSI DİZİSİNİ İZLERİN ARDINDAN OKUYORDUK, ŞİMDİ GERİ DÖNÜŞÜ VAR: Kadına şiddet ya da çocuk istismarı haberlerinde kullanılan görseller de çok değerli, akılda oluşan ilk imaj çok kötü, silinmesi mümkün değil. ya da kadına şiddet, kadın cinayetleri, CSI (olay yeri inceleme) gibi bazı şeyleri uzun süre izlerdik, çok şükür biraz toparlandı.
ALZHEIMER VE DEMENTASYON UYARISI: 10 yıl önce ‘alzheimer, bunama’ dendiğinde sözlükte baktığımız şey bugün hayatımızda çok daha fazla yer kaplıyor. Ama 10 yıl sonra kusura bakmayın ama bilimsel gerçekler bunu gösteriyor, yaşlılığa bağlı hastalıkların toplumsal sonuçlarından bahsetmeye başlayacağız. Şimdi bireysel sonuçlardan bahsediyoruz. Demografimiz çok değişiyor. Bu değişimi nasıl yöneteceğimizi konuşmamız gerekiyor çünkü dindarlar ve laikler bu değişimden etkilenmiyor.
NÜFUSU GENÇLEŞTİRMEK İÇİN HİÇBİR FIRSAT YOK, MUCİZE GERÇEKLEŞMESİ GEREKİYOR: Bunun başlıca sebebi ise ömrün uzaması, ortalama ömür şu anda 78. Ömür uzadıkça doğal olarak yaşlanmanın etkileri daha görünür hale geldi. 30-40 yıl önce 60 yaş yaşlılığın sonu iken şimdi bu yaşta ölmek için çok erken. İkincisi, doğurganlık oranı düştü. Bundan dolayı şu anda böyle bir ters orantı var. Her zaman kıta Avrupasının dünyadaki en yaşlı nüfus olduğunu söylerim, bilirsiniz. Kıta Avrupası’nın ortalama 100-125 yılda ulaştığı yaşlanma hızı 25 yılda tamamlanacak çünkü 80’li ve 90’lı yıllarda çok hızlı ve sert, kusuruma bakmayın, doğum kontrol uygulamasıyla karşı karşıya kaldık. Demografimizin bu kadar hızlı dönüşmesinin nedeni budur. Şu anki doğurganlık hızımız (binde) 1,7. Oranlar 1.9’un altına düştüğünde, geri çevirme şansınız ortadan kalkar. Şu anda mevcut oranlara göre nüfusu gençleştirme imkanımız yok. Yani bu bir mucize olmalı. Yani yapılacak iki şey var. Birincisi aktif yaşlanma yani yaşlılar hayatlarının sonuna kadar bir şekilde üretmeye devam ederler. İstihdam anlamında söylemiyorum, kendi hayatlarını idame ettirebilmeleri ve sosyal hayata katılma imkanları olmalı. Bunun için çok çalışıyoruz. İkincisi, toplumsal sürekliliği ve üretim gücünü sürdürebilmemiz için çocuk nüfusumuzu çok uygun bir şekilde yetiştirmemiz gerekiyor.
TEŞEKKÜR EDERİM BİZDE BİR URFA VAR: Mültecilerin nüfusu ve doğurganlığı şu anda bizim için bir tehdit oluşturmuyor. Özellikle Güneydoğu’dan bir geri dönüş başladı. Demografi zaman zaman çok farklı değerlendirmelerin konusu olabiliyor. Sana karşı açık olacağım. Hatırlayın 90’lı yıllarda en çok tartıştığımız konulardan biri, doğu ve güneydoğudaki nüfus, Kürt nüfusu, adını koyayım; ‘Efendim çok çocukları var, bir gün nüfus tam tersi olacak, PKK falan…’ Ancak bizim vatandaşlarımız ve Kürtlerin hepsi PKK’yı desteklemiyor. Dolayısıyla sürece ilişkin değerlendirmeler bilimsel olmaktan çok ideolojik bir arka plana sahiptir. Ama bunların gerçek olmadığı ortaya çıktı, doğrusu… (bir gazetecinin Şanlıurfa’da çocuk sayısının fazla olduğunu söylemesi üzerine) Şanlıurfa, çocuk nüfusunun en fazla olduğu ildir. Çok şükür bir Urfamız var.
TÜM KANALLAR BU (GÜN OLUŞTURMA) PROGRAMLARINI BİTİRSİN: Haziran 2021’de RTÜK ile bir çalıştay yaptık ve ben açıkçası medya temsilcilerinin huzurunda şunları söyledim; Ben bir hukukçuyum, meclis toplantılarının gerekliliğine inanırım, normatif sayılacak kadar saygı gösteririm ama bazı sorunlar var ki sadece yasa ve yasakla çözemezsiniz, ortak bir tavır olmalı. RTÜK para cezaları ve yaptırımlar uyguluyor ama bir yere kadar. Lütfen reklam pastası olduğu için böyle bir talep varsa ya bu tür programlardan herkes önce reklam pastasından kurtulsun. Hepimiz, tüm kanallar bu programlara son versin. Bu nedenle herkes pes ettiğinde ortadaki havuz bire bir aynı kalacaktır. Yasakladın, cezaları artırdın, bir şey daha bulundu. İnsanların en kolay ve net olarak uydukları kural, kendi koydukları kuraldır. Dışarıdan rastgele gelen bir kuralın arkasına geçebilirsin, dünyanın en güzel hukuk metni de olsa çiğnenebilir. Bu nedenle bu konuda herkesin hemfikir olduğu bir tavır olması gerektiğini daha önce de belirtmiştim.
DEĞERLENDİRME YARIŞINA KATILDIĞINIZDA SON OLMAZ: RTÜK ise düzenleyici ya da yaptırımcı bir kurum olarak üzerine düşeni yapmak zorundadır. Erişimin engellenmesini istediğimize dair şikayetlerimiz veya bahislerimiz olduğunda da bazen yasal haklarımızı kullanırız. Aslında çok kullanıyoruz. Bunların bir kısmı kamuoyu tarafından biliniyor, bir kısmı bilinmiyor. Bu hiç bitmeyen bir yarış. Sonra herkes vazgeçtiğinde, herkes tekrar eşit olacak. Bunu özellikle koyayım.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI POLİS İNTİHARLARINA İLİŞKİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÇALIŞMA YÜRÜTÜYOR: Polis intiharları konusunda İçişleri Bakanlığımız yaklaşık iki yıldır polis intiharlarına yönelik özel bir çalışma yürütüyor. Kişi bize başvurduğunda Aile Bakanlığı olarak biz dahil olabiliyoruz. İşte danışmanlık hizmeti istediğinizde veya çeşitli nedenlerle. Ama bir meslek grubu için ‘burada bir sorun var, ben geldim…’ gibi bir yetkimiz yok. Ancak çok iyi biliyoruz ki İçişleri Bakanlığı polis intiharlarının nedenlerini araştırmak için akademik bir çalışma yaptı ve bu nedenlerin ortadan kaldırılması için neler yapılabilir… Bu nedenle İçişleri Bakanlığımız şu anda bir çalışma yürütüyor. polis intiharlarının hem nedenlerinin hem de sonuçlarının ortadan kaldırılması ve önleyici çalışmaların yapılması için çok önemli çalışmalar yapılıyor.
ROMALI ÇOCUKLAR EĞİTİMDE ÇOK AZ GELİYOR : Bakın biz hiçbir şeyden sorumlu değiliz ama Roman bölgesinde çalışmalarımızda karşılaştığımız temel sorunlardan biri barınma. Çevre Bakanlığı ile Roman bölgelerinde çalışıyoruz, konut yapımızla ilgili çalışıyoruz. Sosyal yardım ve fonlardan sağladığımız desteklerle bunun bir ölçüsünü sağlayacağız, Çevre Bakanlığımız tarafından bir tedbir sağlanacaktır. Roman vatandaşların yoğun olarak yaşadığı yerlerde konut takviyesi yapacağız. SODAM’ları açıyoruz. Romanların yoğun olarak yaşadığı Toplumsal Dayanışma Merkezleri… Neden? Çocukları toplayalım, çünkü eğitimde kalacak çok az zamanları var. O çocuklar biraz daha eğitimde kalsın. Kadınları kendi kültürlerine uygun bir iş ile tanıştıralım. Sepet mi örüyor, başka bir şey mi yapıyor vs her seferinde sahadan topladığım bilgilerle yeni manşetler üretiyoruz ki onları istihdama toplayabilelim.
YAŞAM TARZI MÜDAHALEDİR, İŞTE USTA ÖZGÜRLÜK VE VB: (‘Dijital ortamda LGBT ile ilgili yasal düzenlemeye ihtiyaç var mı’ sorusu üzerine) Yine çok dürüst konuşacağım arkadaşlar. Çünkü burada gerçekten sorunumu anlatmaya çalışıyorum. Türkiye’de özellikle gençlere yönelik bazı hassasiyetler ve çalışmalar ya da ailevi değerler konusunda ne yazık ki uzun süre müdahale ediliyor burada yaşam tarzı efendim özgürlükler vs. Ancak özgürlüklerden önce yasal bir zorunluluktan bahsediyoruz. O yüzden konuşmamın başında söyledim. Yaşam tarzı tartışmalarına kurban giden birçok başlığımız var. 85 milyonun uygunluğu hepimize bulaşıyor ve maalesef 85 milyonun içindeki aksaklıklar herkesi etkiliyor.
KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN NEDENLERİ ALKOLİZM VAR: Öncelikle şunu açıklayayım. Yani yasal düzenlemelerle ilgili bir zafiyetimiz yok ama uygulamada zaman zaman sorun yaşıyoruz. Muhtemelen uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan ama daha çok toplumsal yansımalardan kaynaklanan bir kanaatimiz var. O halde size çok kolay bir şey söyleyeyim, örneğin alkol. Kadına yönelik şiddet nedenleri arasında yüzde 70,75’e yakın alkolizm yer alıyor. Alkol hakkında tartışma açamayız. Doğrudan bir yaşam tarzı engeliyle karşı karşıyasınız. Çok net konuşuyorum, bakın çok dürüst konuşuyorum.
GAY VATANDAŞLARIMIZ DA BİZİM VATANDAŞLARIMIZDIR: Ya da işte eşcinsellik tartışması, işte kişisel özgürlükler, bireysel özgürlüğün bir yanı, toplumsal hayatı etkileyen kısmı başka bir şey. Bu ayrımı konuşmalarımda her zaman çok net bir şekilde yaparım. Yaptıklarımı yapmaya devam edeceğim. Eşcinsel vatandaşlarımız da bizim vatandaşlarımızdır. Çok açık. Onların haklarını korumak, onların yaşam haklarını korumak falan, o ayrı bir şey. Devletin sorumluluğundadır ve bundan taviz verilemez. Ama öte yandan eşcinselliği normalleştirmek, eşcinselliği kamusal alanda sorun yokmuş gibi kabul etmemizi beklememeli. Bireysel veya hükümet olarak değil. İkisi çok farklı şeyler. Bu sınırı temizleyelim, sonra konuşalım.
KESİNLİKLE BİR LGBT PROPAGANDASI DÜNYAYA KARŞI ÇALIŞMAKTADIR: Nitekim aile giderlerinin korunması, evlilik birliği, çocuklar ve çocukların gelişimi açısından çok dikkatli bir sürece ihtiyacımız var. Bunu özellikle senin için söylüyorum. Ne yazık ki dünyada çok net bir LGBT propagandası yapılıyor ve bunun arkasında çok büyük bir ekonomik güçlendirmenin yanı sıra bir de lobicilik takviyesi olduğunu görüyoruz. Biz sadece kendi inanç değerlerimiz çerçevesinde değiliz. Aslında çok değerli evet ama öte yandan eşcinselliği normalleştirmeyi ve insani maliyetler çerçevesinde yayılmasını görmezden gelmeyi de göze alamayız. Bu noktada gerekli kişisel ve sosyal çalışmaları yapmamız gerekiyor. Üstelik bir dayatmayı normalleştirmeye çalışma süreci adeta bir norm haline geldi. Avrupa ve Amerika’da küçük çocukların bireysel gelişimlerinin bastırıldığı, cinsel kimliklerinin ve toplumsal cinsiyet kimliklerinin bastırıldığı bir takım örnekleriyle görüyoruz ki bunlar çok, çok, çok tehlikeli süreçler.
Akran ZORBALIĞI VE ÇOCUKLAR Akran zorbalığı sorunu çok değerlidir. Akran zorbalığı maalesef son zamanlarda sıkça duyduğumuz bir sorun. Şu anda bakanlık olarak üzerinde çalıştığımız bir sorun. Mart ayının sonuna yani Ramazan ayına kadar olmayacağını umuyoruz. Çocuk Meclisi yapacağız. Türkiye’de Çocuk Meclisi ve Çocuk Meclisi’nde ilk kez konuşacağımız konulardan biri de akran zorbalığı. Ama biz burada beklemeden arkadaşlarımız çoktan çalışmaya başladılar. Buradaki farkındalık nedir, yani akran zorbalığı? Biri bize akranları tarafından hangi davranışla zorbalığa uğradığını anlatıyor. Ebeveynin fark etmesi gereken ilk şey, bu konuda farkındalık yaratmaya çalıştığımızdır. Milli Eğitim Bakanlığımız ile kuracağımız temas noktasında, süreci o anlamda takip ederek hem meslektaş işçi arkadaşımız hem de öğretmenlerimiz ile birlikte nasıl yürütebiliriz? Bunun üzerinde çalışıyoruz.
İHMAL ÖĞRETMENİM BANA MESAJ GÖNDERDİ: Geçen gün bahsettiğim bir yerde, akran zorbalığıyla ilgili ilk şey beni gerçekten etkileyen bir şey. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Mersin’de 12 yaşında bir kız çocuğu okulda bıçaklandı. Maalesef 12 yaşındaki çocuğumuz vefat etti. O olaydan sonra yeğenlerimden biri Mersin’de ilkokul öğretmeni. Bana bir mesaj gönderdi. Çok etkilendim. “Akran zorbalığı çok yaygın hale geldi” dedi. Aileleri arıyoruz diyoruz ama kabul etmiyorlar. Yani aileler çocuklarının bu şekilde davranmasını kabullenmek istemiyor ya da ne yapacaklarını bilemiyorlar. Dolayısıyla bir anne olarak bu konuda gerçekten endişeliyim. Bir öğretmen olarak öyle duyguları vardı ki benimle ‘çok endişeliyim’ diye paylaştı. Akran zorbalığı nedeniyle hem biz hem de Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda aynı taraftayız. Sağlık Bakanlığı’nın da olması gerektiği açıktır. Birlikte çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde çalışma sonuçlarımızı daha çok duyacaksınız.
ŞEHİT VE GAZİ YAKINLARININ DURUMLARINI BELİRLEYEN KURUM BİZ DEĞİLİZ: Şehit yakınlarımız ve gazilerimizin durumunda ise şöyle bir durum var. Burada da o annelik sendromuna döneceğiz. Şehit yakınlarının ve gazilerin durumunu belirleyen kurum biz değiliz. Yani mesela İçişleri Bakanlığımız jandarma için polis memurları için. TSK mensupları için gazilik veya şehitlik durumunu Milli Savunma Bakanlığımız belirlemektedir. Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirirler. Bu şehitler ve gaziler şeklindedir. Bunun ardından Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarını alır. Sonra bize diyor ki X kişi, Y kişi şehit yakını, gazi. Sosyal haklarını kullan diyor. Aslında en sona geldik. Ancak tüm bu süreç tespitlerini bizim yaptığımıza dair bir algı var. Gerçek bu değil. Şehit yakınlarımızın statü farklılıkları ve gazilerimizin statü farklılıkları ile ilgili çok sayıda talep alıyoruz. Biz de bu konuda kendi çalışmalarımızı yaptık ve Meclis’imize sunduk. Çünkü kanunda değişiklik gerektirenler var. Ayrıca İçişleri Bakanlığı ile ortak yaptığımız çalışmalar var. Muhtemelen yeniden yasa değişikliği gerektiren noktalar da var. Bunları oluşturduktan sonra Meclis’e sunacağız ve bundan sonraki süreci hep birlikte takip edeceğiz.
UNUTULMAZ VE GERÇEKTEN GERÇEKTEN MAKUL OLMAYAN ELEŞTİRİLER YAPTIK: (İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı Kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı HKG’nin ‘imam nikahlı nikahlı nikâh’ nedeniyle 6 yaşındayken açtığı davanın isimsiz olarak hatırlatılması üzerine.) Dava konusu, ayrıca değerli. Haksız yere ve aslında haksız yere eleştirildik. Öncelikle bundan bahsetmek istiyorum. Bizim bakanlık olarak davalara müdahil olma yani hukuki anlamda davalara müdahil olma yetkimiz dava açıldıktan sonradır. Bir kere şunun altını çizelim. Yani ceza davalarında soruşturma aşamasında korumamız altına gelseler bile mağdurların soruşturma evraklarına taraf olarak mağdur lehine dahil olma şansımız yok. Bunu ayıralım. Bakanlık olarak soruşturma aşamasında o soruşturma belgesine girme şansımız yok. Bu belgelerin bazılarını özellikle takip ediyoruz. Adliyelerde bakanlık olarak bizlerle bilgi paylaşımı konusunda da kısmen de olsa arkadaşlarımızın hassasiyetlerini paylaşırlarsa. Bunun dışında herhangi bir yetkimiz bulunmamaktadır. Otoritemiz ne zaman başlıyor? 6284 Sayılı Kanun’dan kaynaklanan yetkimiz, dava açıldıktan sonra başlamaktadır. Gelelim HKG konusuna. 2 senedir HKG meselesini bilmiyormuşsun gibi.
UYKU SAYISINI UYANDIRAMIYORSUNUZ: Bunu söyledik. O kız savcılık ile süreci kendisi başlatıyor. Cumhuriyet savcılığına gider ve şikayette bulunur. Cumhuriyet Savcılığı ‘Kalacak yerin var mı, gidecek yerin var mı?’ Hayır. ‘O zaman yoksa ŞÖNİM’e yönlendirelim’ diyor. Bak paylaştık ama duymak istemeyene anlatmak mümkün değil. Yani kulağını tıkayana… Herkesi uyandırabilirsin ama uyuyor taklidi yapanı uyandıramazsın diye meşhur bir söz vardır ya. Kimseye söyleyemeyiz. Vatandaşlar ŞÖNİM’e yönlendirildiğinde hemen kurumsal gözetim altına alıyor ve konunun hassasiyetine göre gizlilik kararı alıyoruz. Yani doğrudan kurum bakımına alınmaktadır. İstanbul’da deşifre edildiğinde başka bir kuruma gönderiyoruz ve gizliliğinin sağlanması için azami hassasiyet gösteriyoruz.
BEN BU İŞLERLE UĞRAŞMIYORUM. 25 YILDIR AVUKATLIK YAPIYORUM. BU İŞLERİ YAPTIM: Bu arada soruşturmanın sonucunu öğrenmek ve dava açıldıysa müdahil olmak için Cumhuriyet savcılığına 3 defa yazı yazıyoruz. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazdık. Bu arkadaşın davasına ne oldu? İstanbul Çağlayan’a yazdık. Bununla ilgili bir dava var mı, açıldı mı? Anadolu Adliyesine yazdık. Son Anadolu Adliyesi ellerinde olduğunu ve soruşturmanın devam ettiğini bildirir. Demek ki daha dava açmamış, bekleyeceğiz. Bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın mahremiyetini ve güvenliğini sağlamaktır. Bize sorduklarında bile böyle bir insan yok demek gibi bir yükümlülüğümüz var. Bırakın açıklamayı, aslında benim öyle bir yetkim yok. Aksine yasaklandığım bir davranıştır. Bu yüzden dava açılana kadar onu saklamalı, savunmalı ve can güvenliğimi sağlamalıyım. Dava açıldıktan sonra da dahil olmak zorundayım. Bunu yaptım. Çünkü 2 yıldır duyuyorum, hiçbir şey yapmadınız, son derece yanlış. Bu suçlamayı yapanların çok iyi bildiği bir şey. Çok net söylüyorum, çok iyi biliyorlar. Bu işlerde yeni değilim. 25 yıldır avukatım. Bu işlerle uğraşıyorum. Yıllardır sivil toplumun içindeyim. Bu suçlamayı yapan tüm arkadaşlarla yüz yüze ve yan yana geldik. Bakanlığın sorumluluğunun ne olduğunu, ne kadar ileri olduğunu, ne yapması gerektiğini çok iyi biliyorlar ve bakanlığın bu durumda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiğini de herkes çok iyi biliyor… Biz işi yaptık. Aniden senkronizasyon bozulur, bu yüzden saldırırlar. Sana çok net söylüyorum. Kanun belli, uygulamalar belli. Yetkilerimizin sınırları bellidir. Çok açık.
SÜRECİN İÇİNDE OLDUĞUMUZ BİRÇOK DURUM DAHA VAR: Şimdi biz bir şekilde kamuoyunun gündemine gelen olaylarla ilgili açıklama yapınca bizim de olaya müdahil olduğumuzu kamuoyu öğrendi. Ancak kamuoyunun farkında bile olmadığı daha birçok vaka var ama biz sürecin içindeyiz. Çocuklara ve kadınlara yönelik istismar ve şiddet vakalarında, bilgi aldığımız andan itibaren süreçte olmadığımız, süreç sağlamlaşana kadar bıraktığımız tek bir vaka yok. Bırak gelsinler, her türlü özür dilemeye hazırım. Bu kadar net söylüyorum.
VAKIFLARI DENETLEMEYE YETKİLİ DEĞİLİZ. : Vakıfları denetleme yetkimiz yok. Yorumlayayım. Vakıfların denetimi Kültür Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlıdır. Asayiş yönünden inceleme veya varsa suç teşkil eden bir durumun gerekli soruşturması, İçişleri Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı. Dolayısıyla böyle bir mekanizmayı ancak burada devreye sokabiliriz. Bakanlığın görev tanımının çok ötesinde beklentiler olduğunu söylüyoruz.
SMA’LI ÇOCUKLARIMIZIN DERSİ GERÇEKTEN BİTTİ: SMA’lı çocuklarımızla ilgili sorun gerçekten acıtıyor. O görüntüyü görünce yüreğinizin kırılmaması mümkün değil. Türkiye çok pahalı tedaviler için para ödüyor. Yani sosyal güvenlik sistemimiz açısından tedavi bedeli bizim için tedavi bedeli değil ödeme kriteridir. Tedavinin onaylanıp onaylanmadığı. Artık dünyada ilgili otoriteler tarafından onaylanan her türlü ilaç sosyal güvenlik sistemimiz tarafından karşılanmaktadır. SMA’da aynı. Nitekim son araştırmalar Sağlık Bakanlığımız tarafından yakından takip edilmektedir. SMA’yla ilgili. Diğer bir grup ise bazı ilaçların isimleri ile anılmaktadır. Onay süreçleri biter bitmez sisteme dahil olma noktasına gelirler. Ama bazı deneysel ilaçlar olduğunu ve bunlardan çok önemli bir şeyin yaratıldığını hepimiz biliyoruz. Yani tabiri mazur görün ama çok önemli bir duygusal sömürü yaratıldı. Hani şu anda ruhsatsız, tedavi edici özelliği kanıtlanmış bazı ilaçları çocuklar üzerinde deneysel hale getiriyorlar ve bir şekilde ailelerinden milyonlarca lira almanın yolunu arıyorlar. Bunu etik bulmuyorum. Gerçekten de, milyonlarca kiloluk kanser tedavisini veya diğer tedavileri karşılıyoruz. Burada sorun para değil. Buradaki sorun o tedavinin o çocuklara uygun olup olmadığı, o ilacın onaylanıp onaylanmadığıdır. Sağlık Bakanlığımız ve Sosyal Güvenlik Kurumumuz bunu çok yakından takip ediyor ve onaylanan tüm tedavi ve ilaçları sosyal güvenlik sistemimize dahil ediyoruz. Bu noktada kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Özellikle çocuklar. Erken teşhis ve erken takip kurallarından bahsettiğiniz bir ortamda tedavi karşılanmıyor ne demek çünkü küçük çocuklarımıza ne kadar erken teşhis konulursa tedavi şansı o kadar yüksek oluyor. Bu tür şeyler söz konusu değildir. Bazı yeni çalışmalar ve ilaçlarla ilgili süreç daha ciddi takip edilmelidir.”